Hamburg’da

hamburg’a gitme planimin bu hafta da yatmasini kesinlikle istemiyordum. o yüzden sali gününden hazirliklara basladim. tren biletine tek gidis icin 60€ ver(e)miycegime göre tek care mitfahren’di. mitfahren nedir? simdi mitfahren, burda cok ragbet gören bir ulasim sistemi. arabaniz varsa, istediginiz bir mitfahren sitesine giriyorsunuz(www.mitfahrgelegenheit.de bence en iyisi), su saatte surdan suraya gidiyorum, n tane bos yerim var, adam basi x euro alirim diyosunuz. benim gibi yolcuysaniz, istediginiz saati ve gitmek istediginiz sehri girip begendiginizi seciyosunuz, söförüne mesaj atiyorsunuz. gönlünüze göre takiliyorsunuz, gayet kullanisli. neyse efendim, 12’ser euroya gidis ve dönüs araclariyla anlastim. kitapcidan bir hamburg haritasi aldim, actim google earth’ü basladim hamburg’u calismya, nereleri gezmeli, ne yapmali incelemeye. bu da bitti, sira geldi kalicak yeri bulmaya. lakin gelin görün ki internet’te arastirdigimda hicbir bos hostel ve ya otel olmadigini gördüm. bi gün gecti, buldugum bazi otellere mail attim, yavas yavas hepsinden “yer yok kardesim” mesajlari geldikce inceden tirsmaya basladim ben.

cumartesi sabahi 9:00’da beni götürecek yesil fiat punto’ya bindigimde hamburg’da kalicak yerim halen yoktu. haftasonu havanin 20 derece civari oldugunu (bu arada nedense burda havalar anormal derecede güzel gidiyo) ögrenmis ve ciddi ciddi gece parkta bi yerde uyurum di mi leen diye aklimdan planlar bile gecirmeye baslamistim, artik nasil gaza geldiysem gezicem diye… benden baska bir yolcu daha vardi, geyik yapa yapa iki bucuk saatte hamburg’a vardik.

simdi, iyi güzel hamburg da, niye hamburg denilebilir. nedir bu sehrin özelligi? öncelikle hamburg almanya’nin berlin’den sonra ikinci büyük kenti. ve avrupa’nin rotterdam’dan sonra ikinci, dünyanin ise 4. büyük limanina sahip. ama benim icin en önemlisi bu sehirde deniz, nehir, göl veya okyanus gibi su ihtiva eden cografi bir durum var. yani isin özü ben izmir’i ve deniz kokusunu özledim. hamburg’un icinden elbe nehri geciyor, ve sehrin icinde sayisiz kola ayriliyor. ayrica sehrin göbeginde alster adinda bir göl var. sehrin icinde 2600 kadar köprü var, yani venedik halt etmis yaninda.

arabadan indikten sonra metroyla st. pauli mahallesine geldim. st. pauli’nin benim icin mühim olan özelligi fatih akin’in burda yasamasi. ayrica fatih akin, duvara karsi ve temmuzda’yi da burda cekmis. belki kisa ve acisiz’i da burda cekmistir, bilmiyorum. o filmleri izledigimden beri burlari bir görme istegi dogmustu bende. neyse, st. pauli’nin ünlü caddesi reeperbahn’da sirtimda cantayla yürürken nette rastladigim ama bos yer olmadigini gördügüm hotel stern adli bir hostelin önünden gectigimi farkettim. yer yok gerci ama, belki bi oda bosalmistir diyerekten daldim iceri. resepsiyondaki kadin sadece 1 oda oldugunu, onu verebilecegini söyledi, direk atladim tabi. odanin kendi tuvaleti ve dusu yokmus, kattaki ortak banyo ve wc kullaniliyomus ama kim takar simdi, parkta yatmak da var. gece rahat bi uykunun garanti olmasiyla agirliklarimi odaya bosalttim vurdum kendimi yollara. yaklasik 5 saat yürüdüm. st. nikolai ve st. michael katedral’lerini, ve adini bilmedigim bi kac yeri gezdim. aksam otele dönerken uzakta fc st. pauli’nin stadyumunu farkettim ve gezmek amaciyla biraz takildim. fc st. pauli hakkinda bilgileri ve nicin benim ilgimi cektigini surdan görebilirsiniz. gece de st. pauli ve altona’da gezerek günü bitirdim.

ertesi gün de bu yürüyüs maratonu devam etti. gece fotograf makinasinin pilinin bitmesi ve koca sehirde pazar günü acik bir market bulamamamla bir cok manzaranin ve ivir zivirin resmini cekme sansini kacirdim. pazar aksami saat 6 da hamburg’un en dogusunda steinfruther allee adli bir semtin metro istasyonunda beni bielefeld’e geri götürecek siyah toyota yaris’e atladim. benden baska 2 yolcu daha vardi, ve aractaki herkes hamburg’a geliste de oldugu gibi benle ayni yaslarda ve ingilizce bilen kisilerdi. iki günde 20 küsur km yürümüs olmanin verdigi yorgunlukla göz kapaklarimi zor acik tutabiliyodum. rahat ve hizli bir yolculukla mütevazi sehrime tekrar geri dömüstüm. bu arada alman otoyollarinin ilginc bir özelligi hiz sinirlamasi olmamasi, siz 160’la giderken yaninizdan vizir vizir200-210’la arabalar geciyor. ayrica türkiye’deki radar polisleri burdakilerin yaninda casus gibi kalirmis, onu gördüm. giderken gördügüm bir polis elinde ufuk cizgisinden bile görülebilecek bir cihaz tutuyordu, ayrica daha rahat görülebilmek icin fosforlu bir üniforma giymisti, yani burda radara yakalanmak beceri istiyor.

eve geldigimde ayaklarim ve canta tasimaktan sirtim ve omuzlarim sizliyordu. ama almanya da gecirdigim belki de en eglenceli haftasonuydu bu. hamburg gercekten mükemmel ve ilerde bi daha burlara gelicek olursam yasamak istedigim bi kent. simdi bakalim, siradaki hedef berlin’i gezmek…

onun disinda ne oldu 1 aydir? nerdeyse farkli hicbisi olmadi. burlarda bir almanca kursununa kaydoldum ve hafta arasi iki aksam gidiyorum, isten sonra ne kadar kafaya girerse tabi… onun disinda, bi kac aktivite, uzun haftasonu yürüyüsleri ve tabi ki is, is ve de is.

bugün burlar cadilar bayrami münasebetiyle tatil. yorucu haftasonu olayim ve dün geceki cadilar bayrami partisinden sonra bitik durumdaki bünyeyi toplamak icin bir sans yani. baska ne diyim, yok bisi, aklima bu kadar geliyo. sevgiler…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*