haftasonunun hayalini kurarak kendimi motive ettigim bir haftayi geride biiraktim. calisma hayatinin en güzel yani bu galiba, en kücük bir bos zamani veya tatili dolu dolu gecirmek icin elinden geleni yapmaya cabalamak. bu cumartesi, yapmayi cok istedigim ve sartlar dahilinde yapabilme olanagim en yüksek olan bir aktiviteye katilmaya karar verdim: futbol macina gitmek!
bizim sehrin futbol takimi arminia bielefeld, borussia mönchengladbach’la oynuyomus efendim. biz de bi kac kisiyle beraber tribündeki yerimizi aldik tabi. gönül isterdi ki bir pinarbasi cekelim, gönül isterdi ki mac öncesi futbolcularimiza yumruk havaya yaptiralim. ama olmadi, dogal olarak. derken mac oldu bitti, bizim takim kendi evinde 2-0 yenildi efendim. takimda ruh kalmamis, hepsi milyarlik essek bu adamlarin. üstüne üstlük tribünde kimse sövmüyor, herkes birasini icip tiyatro izler gibi mac izliyor. hele metroyla stada giderken bi durakta 4-5 tane m’gladbach’li binip tezahürat etmeye basladi, aha dedim aksiyon olucak simdi, ama nafile. kuzu kuzu dinledi bizimkiler. neyse önümüzdeki maclara bakiyoruz, lig uzun bir maraton diyerek devam edelim…
yerel bir tv varmis burda, kanal 21 diye. onun bir festivali var dediler, ben de canli müzik dinlemeyi özlemis bir birey olarak “allah!” diyerek kabul ettim bu öneriyi. “dreamothergirl” ve “silversurfer” adli iki grubu canli olarak dinleme firsati buldum. bu iki grup da bielefeld mensei li, almanya da taninmis gruplarmis. tv`den yayinlanmasi sebebiyle katilim baya azdi. beraber geldigim jan adli arkadasin kanal calisanlarini tanimasi sebebiyle reji odasina kadar girip orayi burayi karistirdim. grup elemanlariyla tanisip cd lerini filan aldim. silversurfer i tavsiye edebilirim, internet sitelerinden bazi parcalarini dinleyebilirsiniz. ardindan da bi kac jamaika’li abimizin reaggae performanslarina tanik oldum, ki gayet iyiydi.
cumartesi yi böyle gecirdikten sonra, pazar gününü tamamen evde pinekleyerek gecirmeye karar verdim. ve bunda basarili oldum:) derken bi baktim ki yeni bir hafta baslamis…
bu arada, gecen hafta su meshur:) cadir kampi macerasi dönüsü birkac esyayi aiesec ofisine birakmak icin bielefeld üniversitesine gittim. simdiye kadar gördügüm en ilginc üniversite oldugunu söylemeliyim. üniversite tek binadan olusuyor, yani onlarca bölüm ve yaklasik 20.000 tane ögrenci ayni bina icinde bulunuyor. bazi yerlerde bina 10 kat yükseklige cikiyor, gördügüm en büyük binadir sanirsam. burdan bir resmini görebilirsiniz. böyle bir kampüs sistemindeki bir üniversite almanya’da da bir kac tane var. okuyanlara göre en büyük avantaji da binayi terketmeden istenen bölümden istenen bölüme gitmek. yilin büyük bölümü yagmurlu olan bir sehir ya da ögrencileri arasinda cok sayida anadal ve yandal ögrencisi olan bir okul icin iyi bir özellik tabi.
resimler icin (özellikle bazilari icin 🙂 ) iyi tepkiler aldim. firsat buldukca daha fazla resim upload etmeye calisicam. simdilik bu kadar efendim, esen kalin!