Looking For Istanbul

Yesterday was yet another Saturday night that I came home late, and stayed up until an odd hour due to something interesting that I’ve come across on the internet.

“Looking for Istanbul”, is this interesting thing; which is a documentary film that has been produced by Canal Plus in France. Eric Cantona, who is the coolest football icon with ultimate acting skills to many of us, is wandering around in Istanbul streets, and shedding light on to one of world’s top football rivalries; Galatasaray-Fenerbahce derby.

The level of details is what makes this documentary so good and valuable. The famous match that GS lost 3-4 in 1989, the legendary Neuchatel Xamax game in 1988, UEFA victory in 2000, FB’s 6-0 victory that I’ll always remember with distress, Metin Oktay, Lefter Kucukandonyadis… I mean; these details, memories, names mean a lot to me; but I wouldn’t think that Canal+, or anyone in Europe would be aware of these. I am a bit surprised that a French TV told me a story about Turkish football almost better than any Turkish TV could ever do :).

And it’s not about football history only, there are lots of details mentioned about country’s social and political background, starting from the days that these two clubs were born, i.e. early 1900s.

Bottom line; if you’d like to learn about Turkish football, the Galatasaray-Fenerbahce derby, Turkish history, or to cut it short: “a genuine insight to the Turkish culture”, have a look at this documentary… One down side; it’s only available in French; with some Turkish and little English commentaries in it.

Link: http://www.canalplus.fr/c-sport/c-football/c-ligue-1/pid3510-c-videos-ligue-1.html?vid=594320

Euro 2012

Euro 2012 qualifying draw is made a few hours ago, and we picked an interesting combination in Group A.

İşte 2012'deki rakiplerimiz

All 3 Turkic teams are in the same group, facing 3 Western European teams. Looks like a clash between the East and the West.

The obvious thing is, the big audience advantage that we have. Probably we’ll have the majority in Germany, Austria and Belgium aways. That means we’re playing all 10 games at home.

An important point to note: Armenia and Azerbaijan first fell in the same group. Due to the political conflict and respective UEFA procedures, the group was rearranged. That’s why we got Kazakhstan in our group, otherwise Armenia would be our opponent.

Roman

Haberi yeni okudum. Okudugum anda sinirden elim ayagim bosandi. Denizlispor yonetimi Roman Kratochvil’i ve Tomas Abraham’i “yeni yabanci transferlere kontenjan acmak” amaciyla gonderecegini duyurmus. Bu nasil bir transfer anlayisidir anlamiyorum. Yerine kimi getireceksiniz de takima 8 yildir hizmet etmis, 166 macta 33 gol atmis, istikrar abidesi, kisiligiyle ornek olan bir adami gondermeyi dusunebiliyorsunuz? Su takima Koksal’lardan beri Ali Yalcin’lardan beri Doktor Kemal’lerden beri kim 8 sene araliksiz hizmet edebildi, kim takima abilik yapti?

Profesyonel futbol ligi olusturma kanunuyla 1966-67 doneminde ortaya cikan 10’larca sehir takimindan biri Denizlispor. Bir-ikisi disinda hepsinin kaderi ayni. Oyuncu bul, yetistir, sat, borc ode… Kume dus, biraz surun, sonra tekrar yuksel… Roman, 66 dogumlu bu takimin akranlarindan bir nebze ayrilmasini sagliyordu. Belki ilk defa bir sehir takimiyla oyuncusu bu kadar birbiriyle ozdeslesmisti. Takimin bayrak adamiydi, ekonomik krize ragmen takimini satmadi hic. 40 yillik Denizlili gibi Migros’ta kasa kuyrugunda bizimle muhabbet ederdi esi ve iki cocuguyla.

Takim ligden dusse bu kadar uzulemezdim, buna eminim.

Haftasonu Ne Yapak?

haftasonunun hayalini kurarak kendimi motive ettigim bir haftayi geride biiraktim. calisma hayatinin en güzel yani bu galiba, en kücük bir bos zamani veya tatili dolu dolu gecirmek icin elinden geleni yapmaya cabalamak. bu cumartesi, yapmayi cok istedigim ve sartlar dahilinde yapabilme olanagim en yüksek olan bir aktiviteye katilmaya karar verdim: futbol macina gitmek!

bizim sehrin futbol takimi arminia bielefeld, borussia mönchengladbach’la oynuyomus efendim. biz de bi kac kisiyle beraber tribündeki yerimizi aldik tabi. gönül isterdi ki bir pinarbasi cekelim, gönül isterdi ki mac öncesi futbolcularimiza yumruk havaya yaptiralim. ama olmadi, dogal olarak. derken mac oldu bitti, bizim takim kendi evinde 2-0 yenildi efendim. takimda ruh kalmamis, hepsi milyarlik essek bu adamlarin. üstüne üstlük tribünde kimse sövmüyor, herkes birasini icip tiyatro izler gibi mac izliyor. hele metroyla stada giderken bi durakta 4-5 tane m’gladbach’li binip tezahürat etmeye basladi, aha dedim aksiyon olucak simdi, ama nafile. kuzu kuzu dinledi bizimkiler. neyse önümüzdeki maclara bakiyoruz, lig uzun bir maraton diyerek devam edelim…

yerel bir tv varmis burda, kanal 21 diye. onun bir festivali var dediler, ben de canli müzik dinlemeyi özlemis bir birey olarak “allah!” diyerek kabul ettim bu öneriyi. “dreamothergirl” ve “silversurfer” adli iki grubu canli olarak dinleme firsati buldum. bu iki grup da bielefeld mensei li, almanya da taninmis gruplarmis. tv`den yayinlanmasi sebebiyle katilim baya azdi. beraber geldigim jan adli arkadasin kanal calisanlarini tanimasi sebebiyle reji odasina kadar girip orayi burayi karistirdim. grup elemanlariyla tanisip cd lerini filan aldim. silversurfer i tavsiye edebilirim, internet sitelerinden bazi parcalarini dinleyebilirsiniz. ardindan da bi kac jamaika’li abimizin reaggae performanslarina tanik oldum, ki gayet iyiydi.

cumartesi yi böyle gecirdikten sonra, pazar gününü tamamen evde pinekleyerek gecirmeye karar verdim. ve bunda basarili oldum:) derken bi baktim ki yeni bir hafta baslamis…

bu arada, gecen hafta su meshur:) cadir kampi macerasi dönüsü birkac esyayi aiesec ofisine birakmak icin bielefeld üniversitesine gittim. simdiye kadar gördügüm en ilginc üniversite oldugunu söylemeliyim. üniversite tek binadan olusuyor, yani onlarca bölüm ve yaklasik 20.000 tane ögrenci ayni bina icinde bulunuyor. bazi yerlerde bina 10 kat yükseklige cikiyor, gördügüm en büyük binadir sanirsam. burdan bir resmini görebilirsiniz. böyle bir kampüs sistemindeki bir üniversite almanya’da da bir kac tane var. okuyanlara göre en büyük avantaji da binayi terketmeden istenen bölümden istenen bölüme gitmek. yilin büyük bölümü yagmurlu olan bir sehir ya da ögrencileri arasinda cok sayida anadal ve yandal ögrencisi olan bir okul icin iyi bir özellik tabi.

resimler icin (özellikle bazilari icin 🙂 ) iyi tepkiler aldim. firsat buldukca daha fazla resim upload etmeye calisicam. simdilik bu kadar efendim, esen kalin!